Brand logo light

Atatürk İspanyol Yahudisi olduğu iddiası

Atatürk'ün İspanyol Yahudisi olduğu iddiası

Osmanlı'dan bugüne kadar tartışmalı bir dinî azınlık olan Yahudilik. Şemsi Efendi, asıl ismi (Şimon Zvi)’nin torunu Ilgaz Zorlu’nun itirafları Yahudileri toplayıp eğiten ve aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün de hocası da olan Şemsi Efendi, asıl ismi (Şimon Zvi)’nin torunu Ilgaz Zorlu, Türkiye’deki Yahudileri, Sebataycıları ve faaliyetlerini anlatıyor. Osmanlı'dan günümüze dek sürekli tartışma konusu olan, haklarında çeşitli iddialar ileri sürülen bu dinî azınlık ve onların gizemli yoluna ait ritüeller, ilk dönemlerinde olduğu gibi bugün de merak uyandırmaya devam ediyor. Asıl meseleyi ilginç hâle getiren ve tartışmaların odağında tutan şey ise, bu grubun takındığı "özel" ve sır dolu tutumdur. Tarih boyunca ne tam anlamıyla Yahudi oldular, ne de dışarıya yansıttıkları şekilde gerçek bir Müslüman kimliğine büründüler. Kendi iç dünyalarında sürdürdükleri gizli ve sembolik ritüellerle, Kabala merkezli, mesihçi bir Yahudi cemaati olarak varlıklarını korudular. Görünürde yok gibi olsalar da, farklı bir boyutta aktif olarak yaşamlarını sürdürdüler. Buna rağmen bu yapıların varlığına dair tartışmalar bugüne dek süregeldi. "Selanikliler", "Dönmeler" ya da özgün adlarıyla "Sabetaycılar" hâlâ varlıklarını sürdürüyorlar mı? Bu soruya Yahudi cemaatinden ve Hahambaşılıktan bugüne dek net bir yanıt verilmedi; verilmek de istenmedi. Görüşlerine başvurduğumuz Musevî toplumunun önde gelen isimleri bu yapıyı ya reddediyor ya da yok saymayı tercih ediyor. Üstelik artık böyle bir cemaatin işlevini kaybettiğini ve toplum içindeki etkinliğinin kalmadığını da özellikle vurgulama gereği hissediyorlar. Mustafa Kemak Atatürk'ün Sabetayist hocası Yahudi Şimon Zvi Mezarı Üç buçuk asırlık sır perdesini yırtan kitap Peki, 1666 yılından bu yana süregelen bu inkâr ve yok sayma tavrı daha ne kadar devam edebilirdi? Nitekim devam etmedi. Sabetaycı yapının içinden çıkan Ilgaz Zorlu, yazdığı kitapla bu örtüyü yırtarak tüm ezberleri bozdu. Zorlu’nun kitabının başlığı adeta meydan okuyordu: "Evet, Ben Selanikliyim - Türkiye Sabetaycılığı". Kitap yayımlandıktan kısa süre sonra geniş çevrelerde konuşulmaya başlandı. Herkesin merak ettiği soru ise şuydu: Bu kişi kimdi ve Türkiye’nin en büyük tabularından biri olan bu konuda nasıl böyle açık yürekli bir eser kaleme alabilmişti? Üç yüz yılı aşkın süredir bozulmadan korunan bu gizlilik geleneğini niçin sorgulama gereği duymuştu? Ilgaz Zorlu’nun içeriden biri olarak yazdıkları, yıllardır M. Ertuğrul Düzdağ ve M. Şevket Eygi gibi yazarların köşelerinde dile getirdiği iddiaları büyük ölçüde teyit eder nitelikteydi. Bu veriler gösteriyor ki, Sabetaycılar geçmişte olduğu gibi bugün de bilinçli ve sistemli bir şekilde varlıklarını sürdürmeye devam etmektedir. Gerçek rahatsızlık: Kimlik çelişkisi Aslında Sabetaycı cemaatin varlığı, ne Yahudiler ne de Müslümanlar açısından doğrudan bir tehdit unsuru değildir. Meseleyi rahatsız edici kılan unsur; içten başka, dıştan başka görünmek, yani İslami terminolojiyle "münafıklık" sayılabilecek bir tavır alışıdır. Ilgaz Zorlu da, içinde yaşadığı bu ikiyüzlü yapıyı sorgulamaktadır. Tarih boyunca Sabetaycılar, Yahudilerin içimizdeki temsilcileri gibi algılanmış; son yüzyılda ise Batılılaşma sürecinin birçok temel hamlesinin arkasında etkin roller üstlendikleri düşünülmüştür. Mason localarında önemli pozisyonlar elde etmiş, dışarıdan Müslüman isimlerle anılsalar da iç dünyalarında farklı inanç çizgilerini takip etmişlerdir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında yaşanan ilk açık tartışma Sabetaycılık hakkındaki ilk ciddi ve aleni tartışma 1924-1925 yıllarında yaşanmıştı. Selanikli Karakaşzâde Mehmed Rüşdü’nün ifşaatlarıyla başlayan bu tartışma, bir yıl sonra Rüşdü’nün tüm söylediklerini geri çekmesiyle sonuçlanmıştı. Ancak yaklaşık yetmiş yıl sonra Ilgaz Zorlu’nun kitabı, Karakaşzâde’ninkilerle kıyaslanamayacak derecede samimi ve kapsamlı açıklamaları içeriyor. Görünen o ki, 332 yıldır süregelen sır perdesi bu eserle büyük ölçüde aralanmış, ve bu konu artık ciddi akademik araştırmalara zemin hazırlayabilecek bir seviyeye ulaşmıştır. İçeriden gelen bir itiraf Şemsi Efendi’nin altıncı kuşaktan torunu olan Ilgaz Zorlu, 1969 yılında İstanbul’da doğmuştur. Kitabında, yaşanan bu ikiyüzlülüğün artık sona ermesi gerektiğini ve cemaatin dışa açılmasının bir zorunluluk olduğunu ifade etmektedir. Zorlu’nun eserinin kapağında, Meleklerin âhir zamanda döneceğine inanılan Sabetay Sevi’ye mesihlik tacı takıldığına dair bir gravür yer almaktadır. Eserde, "Sabetaycılık ve Yahudilik", "Sabetaycılık ve Osmanlı mistisizmi", "Sabetaycılık ile Masonluk ve Kabala'nın mistik evreni" gibi başlıklar altında derinlemesine incelemeler bulunmaktadır. Yazarı göz önüne alındığında, bu konulara ilgi duyan herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap olduğu açıktır. 500. Yıl Vakfı yöneticisinin çarpıcı açıklamaları Bu konuyla ilgili en dikkat çekici gelişmelerden biri, haftalık Aksiyon dergisinin 181. sayısında yaşandı. 500. Yıl Vakfı’nın önde gelen isimlerinden Harry Ojalvo, dergiye verdiği röportajda 350 yıllık sessizliği bozarak Türkiye’de yaklaşık bir buçuk milyon Sabetaycı bulunduğunu dile getirdi. Ojalvo şöyle diyordu: “Yahudi kökenli olarak Sabetay Sevi devrinden gelmeyiz. Mesela bugün Dışişleri Bakanı olan İsmail Cem İpekçi de Sebati’dir. Coşkun Kırca da öyle. Pek çok kişi vardır. Hatta çoğu kişi ‘sen oradan gelmiyor musun?’ dediğinde, kendisi bile farkında değildir. Ama bu öyle bir kök ki, gizlenemez. Her şey ortadadır.” (Aksiyon, 23-29 Mayıs 1998, sayı: 181, s. 13) Ilgaz Zorlu ile kitabı ve kişisel deneyimi hakkında gerçekleştirdiğimiz söyleşi gösteriyor ki, bu kitap sadece bir iç hesaplaşma değil; aynı zamanda Türkiye’de uzun yıllardır konuşulamayan bir konunun gündeme taşınması anlamına geliyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün İsrail'deki büstlerinden bir tanesi.

Admin Kasım 20, 2025 0