Brand logo light

ORHAN GAZİ KİMDİR - BİYOGRAFİ

Osmanlı Padişahı Orhan Gazi Kimdir

Admin
Admin Kasım 20, 2025 0
Osmanlı Padişahı Orhan Gazi
Osmanlı Padişahı Orhan Gazi

Orhan Gazi – Osmanlı’nın Kurumsal Temellerini Atan Hükümdar

Orhan Gazi, Osmanlı Devleti’nin ikinci hükümdarıdır. Babası Osman Gazi’den 16.000 kilometrekarelik bir beylik devralmış, bu toprakları ileri görüşlü siyaseti, adil yönetimi ve başarılı seferleri sayesinde genişleterek oğlu I. Murad’a 95.000 kilometrekarelik güçlü bir devlet olarak bırakmıştır.

Doğumu ve Tahta Çıkışı

1281 yılında Söğüt’te dünyaya gelen Orhan Bey’in çocukluk ve gençlik yıllarına dair kaynaklarda fazla bilgi bulunmamaktadır. Ancak babasının vefatının ardından, ulema ve beyler arasında yapılan meşveret meclisinde, askeri başarıları ve olgun kişiliği sebebiyle hükümdarlığa layık görülmüştür.
Orhan Bey, başlangıçta kardeşi Alaaddin Bey’in tahta geçmesini istemiş, ancak kardeşinin bu teklifi reddetmesi üzerine beyliğin başına geçmiştir. Bu davranışı bile onun tevazuunu, aile içindeki saygı ve adalet anlayışını göstermektedir.

İlk Fetihler ve Beyliğin Güçlenişi

Tahta geçtikten sonra ilk yıllarını Anadolu seferlerine ve fetihlerine adamıştır. O dönemde Osmanlı Beyliği, diğer Türk beylikleri gibi İran’daki İlhanlı Devleti’ne bağlı kabul edilmekte ve yıllık vergi ödemeye devam etmekteydi.
Ancak Orhan Gazi, bir yandan bu diplomatik dengeyi korurken, diğer yandan Bizans topraklarına yönelik akınlarını artırarak beyliğini hızla güçlendirdi.

Osmanlı’nın Marmara Denizi’ne ulaşması, Orhan Gazi’nin 1321 yılında Mudanya’yı fethetmesiyle mümkün olmuştur. Bu fetihle birlikte Osmanlı, denizle ilk kez temas etmiş ve stratejik bir konuma kavuşmuştur.

Bursa’nın Fethi

1323 yılında Gebze’de kendi adına bir cami yaptıran Orhan Gazi’nin en büyük hedefi ise Bursa’nın fethi olmuştur. Önce Orhaneli Kalesi’ni almış, ardından Bursa Hisarı’nı kuşatmak için Pınarbaşı civarında karargâh kurmuştur.
Bu süreçte Abdullah Mihal Gazi’nin gerçekleştirdiği ustaca diplomatik görüşmeler sayesinde, Bizans kumandanı Evranos, kaleyi savaşsız teslim etmiştir.
Bazı kaynaklara göre Bursa’nın fethi 6 Nisan 1326 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu tarih, Osmanlı Devleti’nin gerçek anlamda bir şehir devleti kimliğine büründüğü dönüm noktası olarak kabul edilir.

İlk Büyük Meydan Savaşı – Maltepe (Palekanon) Zaferi

Mayıs 1329’da Bizans İmparatoru III. Andronikos, danışmanı ve geleceğin imparatoru Yannis Kantakuzenos ile birlikte 2.000 paralı asker destekli bir Bizans ordusuyla Kocaeli üzerine yürüdü.
Bu gelişme üzerine Orhan Gazi, İzmit kuşatmasını geçici olarak durdurarak ordusuyla Darıca üzerinden Maltepe’ye (Palekanon) ilerledi.
11 Haziran 1329’da iki ordu arasında cereyan eden savaş, Osmanlıların kesin zaferiyle sonuçlandı. Bu zafer, Osmanlı’nın Bizans karşısındaki gücünü tescillemiş, Anadolu’daki hâkimiyetini kalıcı hâle getirmiştir.

İznik ve İzmit’in Fethi

Zaferin ardından Osmanlı kuvvetleri İznik’te imar faaliyetlerine başladı. Aynı dönemde Kara Timurtaş Paşa, Gemlik ve Armutlu kıyılarını Osmanlı topraklarına kattı.
Kısa süre sonra Bizans’ın önemli şehirlerinden biri olan, klasik Roma döneminde de başkentlik yapmış İzmit, altı yıl süren Osmanlı kuşatmasının ardından 1337 yılında düşmüştür.
Son Bizans valisi Prenses Marika Palaiologos tarafından terk edilen şehir, savaşsız şekilde Osmanlı topraklarına katılmış, idaresi ise Süleyman Paşa’ya verilmiştir.

Barış Anlaşması ve Bizans Haraçları

Bu gelişmeler üzerine Bizans İmparatoru III. Andronikos, 1333 yılında Orhan Gazi’ye barış teklifinde bulunmuştur.
Taraflar arasında yapılan antlaşmaya göre Bizans, yıllık 12.000 Bizans altını haraç ödemeyi ve Bitinya’daki kalan arazilerine Osmanlıların saldırmamasını taahhüt etmiştir.
Bu dönemde Orhan Gazi, Anadolu’da fethedilecek önemli gayrimüslim toprak kalmadığını görmüş, yeni bir stratejik yön belirleme ihtiyacı duymuştur.

Yeni Strateji: Anadolu Beylikleri ve Karesi Seferi

1340’lı yıllarda Osmanlı Beyliği artık Bizans sınırlarını aşmış, komşu Türkmen beylikleri üzerine yönelmiştir.
1342 yılında Ulubad, Karacabey (Mihaliç) ve Kirmasti (Mustafakemalpaşa) kalelerini fetheden Orhan Gazi, böylece Karesi Beyliği’ne komşu konuma gelmiştir.

1345 yılında düzenlenen Karesi Seferi sonucunda, Balıkesir, Manyas, Edincik ve Erdek gibi önemli merkezler Osmanlı idaresine katılmıştır. Bu fetih, Osmanlıların deniz aşırı harekât kabiliyeti kazanmasında önemli bir dönüm noktası olmuştur.

Rumeli’ye Geçiş ve Bizans İle İttifak

Bu dönemde Bizans’ta iç karışıklıklar yaşanıyordu. İmparator VI. Yannis Kantakuzenos, tahta yeniden geçtikten sonra Orhan Gazi ile dostane ilişkiler kurdu.
1344 yılında Selanik’te çıkan karışıklıklar ve Sırp Kralı IV. Stefan Duşan’ın Makedonya’yı işgal etme planları üzerine, Bizans’ın Osmanlı desteğine ihtiyacı doğdu.

Bu yakınlaşmayı pekiştirmek için Kantakuzenos, Orhan Gazi’ye kızlarından biri olan Teodora’yı eş olarak verdi. Bu evlilik, Türk-Bizans diplomatik ilişkilerinde yeni bir sayfa açtı.

1352 yılında Bizans tahtında iki imparator – VI. Yannis Kantakuzenos ve V. Yannis Palaiologos – arasında anlaşmazlık çıkınca, VI. Yannis damadı Orhan Gazi’den yardım istedi.
Orhan Gazi, oğlu Süleyman Paşa komutasında bir Osmanlı birliğini Bizans ordusuna gönderdi.
Bu kuvvet, Edirne’yi Sırp ve Bulgar tehdidinden kurtardı, ardından Meriç Nehri kıyılarında donmuş zeminde yapılan savaşta düşman kuvvetlerini yenilgiye uğrattı.
Bu zafer, Osmanlıların Rumeli’ye kalıcı olarak geçişinin önünü açan olaylardan biri olmuştur.

Son Yılları ve Vefatı

Osmanlı hanedanının en uzun ömürlü hükümdarlarından biri olan Orhan Gazi, ömrünün son dönemlerinde tahtı oğlu Şehzade Murad’a devretmiş ve kendisi Bursa’ya çekilmiştir.
Hayatını devlet işlerine, fetihlere ve adaletli yönetime adayan bu büyük hükümdar, 1362 yılı civarında vefat etmiş; Bursa’daki Gümüşlü Kümbet’te, babası Osman Gazi’nin türbesinde ebedî istirahatgâhına kavuşmuştur.


Sonuç

Orhan Gazi, yalnızca bir savaşçı değil, bir devlet kurucusu ve sistem inşacısı olarak Osmanlı tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır.
Onun döneminde Osmanlı Beyliği, bir aşiret yönetiminden çıkarak, kurumsal kimliğe sahip bir devlete dönüşmüştür.
Adaletiyle halkının sevgisini kazanmış, cömertliğiyle dostlarının güvenini, merhametiyle düşmanlarının saygısını kazanmıştır.

Bugün tarihçiler, Orhan Gazi’yi sadece fetihlerin değil, Osmanlı medeniyetinin temellerini atan bilge lider olarak anmaktadır.

 

I Yıldırım Beyazıt Kimdir - Biyografi

Osmanlı Devleti’nin dördüncü padişahı olan Sultan Bayezid Han, 1360 yılında dünyaya geldi. Annesi Gülçiçek Hatun’dur. Çocukluk döneminden itibaren iyi bir eğitim alan Bayezid Han, şehzadelik yıllarını Kütahya’da geçirmiştir. Babası I. Murad ile birlikte Kosova Savaşı’na katılmış; savaş sırasında babasının şehit düşmesinin ardından devletin yönetimini devralmıştır. Saltanatının ilk dönemini (1389–1392), Anadolu’daki Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları ve Hamidoğulları gibi beylikleri hâkimiyet altına almakla geçirmiştir. Bu bölgelerin idaresi için sarayında yetiştirdiği güvenilir kullarını görevlendirmiştir. Anadolu’daki işleri yoluna koyduktan sonra bir süredir ihmal edilmiş olan Balkanlar’a yönelmiş; burada kendi iç çekişmeleriyle zayıflamış yerel devletleri yeniden Osmanlı otoritesi altında toplamak zor olmamıştır. Bu süreçte Avrupa’nın en güçlü şövalyelerinden oluşan Haçlı Ordusuna karşı 1396 yılında kazanılan Niğbolu Zaferi, Osmanlıların Balkanlardaki egemenliğini pekiştirdiği gibi, Sultan Bayezid’in İslam dünyasındaki itibarını da önemli ölçüde artırmıştır. Bu zaferden sonra Müslüman coğrafyada kendisinden “Sultan” olarak söz edilmeye başlanmıştır. Niğbolu’dan sonra İran ve Irak gibi siyasi karışıklık içinde bulunan bölgelerden Anadolu’ya, Bayezid’in yönetimi altına girmek isteyen geniş kitlelerin göç ettiği görülmüştür. 1399’da yeniden Anadolu’ya dönen Bayezid, Karaman Beyliği ile Kadı Burhaneddin Devleti topraklarını hâkimiyetine katarak Toroslardan Tuna’ya kadar uzanan güçlü ve merkezi bir imparatorluk meydana getirmiştir. Bu sırada Orta Asya’dan İran’a kadar geniş bir coğrafyada kudretli bir imparatorluk kuran Timur (1335–1405), Anadolu’ya yönelmeden önce Çağatay, Harzemşah ve İlhanlı hanedanlarının son temsilcilerini bertaraf etmişti. Bu nedenle kendisini bu hanedanların doğal varisi olarak görmekteydi. 1400 yılına gelindiğinde Kadı Burhaneddin Devleti’nin merkezi olan Sivas’ı ele geçirerek Anadolu’daki nüfuzunu artırmış; bunu gören pek çok Türkmen beyi hiç vakit kaybetmeden Timur’un tarafına geçmiştir. Sultan Bayezid ile Timur’un karşı karşıya gelmesi artık kaçınılmaz hâle gelmişti. Her ne kadar bu iki büyük hükümdarın hedefleri ve siyaset anlayışları farklı olsa da, Türk dünyasının lideri olma iddiası onları bir mücadeleye sürüklemiştir. Nihayet iki ordu 27 Ağustos 1402 tarihinde Ankara yakınlarındaki Çubuk Ovası’nda karşılaştı. Timur’un ordusu hem daha kalabalık hem de arazi şartları bakımından daha avantajlı bir konumdaydı. Savaşın başlangıcında üstünlük Osmanlıların elinde görünse de, bazı Türkmen kuvvetlerinin ve Sırp destek birliklerinin Timur’un tarafına geçmesi dengeleri değiştirdi. Sonuç olarak Sultan Bayezid mağlup oldu, Osmanlı ordusu dağıldı ve Bayezid esir düştü. Şehzadeleri Musa ve Mustafa ile birlikte Akşehir’e sürgüne gönderilen Sultan Bayezid, 9 Mart 1403 tarihinde vefat etti. Bayezid’ın tahta çıkışı, Türkmen beylerinin desteklediği Şehzade Yakup’a karşı devşirme kökenli güçlerin desteğiyle gerçekleşmiştir. Onun döneminde devşirme sistemi yeniden güçlendirilmiş; Hristiyan gençler yalnızca asker olarak değil, aynı zamanda idareci seviyesinde yetiştirilmiştir. Bunun yanı sıra Sırbistan Kralı’nın kızıyla evlenmesi ve Avrupa’daki prensliklerle kurduğu daha yumuşak ilişkiler, zaman zaman onun devşirme unsurların etkisinde kaldığı yönünde eleştirilmesine sebep olmuştur. Sultan Bayezid’in en büyük hayallerinden biri İstanbul’un fethiydi. Bu amaçla Boğaz’a Anadolu Hisarı’nı yaptırmış; üç kez şehri kuşatmasına rağmen Batı’dan ve Doğu’dan gelen tehditler, surları aşacak teknik olanakların yetersizliği ve yabancı danışmanların etkisi, onun bu hedefini gerçekleştirmesine engel olmuştur. Bayezid döneminde merkezi hazine genişletilmiş, bürokrasi alanında önemli düzenlemeler yapılmış ve devlet teşkilatı daha kurumsal bir yapıya kavuşturulmuştur. Tahrir sistemine ait en eski kayıtlar da yine bu döneme denk gelir. Ayrıca ulemanın kontrolündeki birçok vakıf malı devlet yönetimine devredilmiş, kul sistemi idari yapılarda daha geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Eski kayıtlarda, Bayezid’in görevini kötüye kullanan kadıları son derece sert cezalarla cezalandırdığına dair bilgiler bulunmaktadır. Diğer taraftan Sultan Bayezid, hem iyi bir asker hem de yetenekli bir devlet adamıydı. Savaş meydanlarında hızlı karar alıp ani manevralar yapabilme kabiliyeti sebebiyle kendisine “Yıldırım” lakabı verilmiştir. Kaynakça İnalcık, Halil. (2008). Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300–1600), s. 21–22, YKY, İstanbul. İnalcık, Halil. (2000). Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adalet, s. 31, Eren, İstanbul. Shaw, Stanford. (1982). Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, s. 54–62, e yay., İstanbul. Not: Tarihî belgelerde Yıldırım Beyazıt Han’ın adı “Sultan Bayezid Han” olarak geçmektedir. Zaman içinde hem akademik çalışmalarda hem de halk arasında isim farklı biçimlerde kullanılmaya başlanmıştır. “Yıldırım Beyazıt”, “Yıldırım Beyazıd” ve “Yıldırım Bayezid” yaygın kullanımlardandır. Bunlar arasında “Yıldırım Beyazıt” şekli, ülkemizde pek çok kurum ve mekâna ad olarak verilmiş, resmi ve toplumsal kullanımlarda da yerleşmiştir. Üniversitemizin kuruluş kanununda da bu biçim tercih edildiğinden, resmî yazışmalarda ve internet sitemizde “Yıldırım Beyazıt” kullanımı benimsenmiştir.  

Admin Kasım 20, 2025 0
Sultan I. Murad Hüdavendigâr

Sultan I. Murad Hüdavendigâr Kimdir - Biyografi

Osmanlı Padişahı Orhan Gazi

ORHAN GAZİ KİMDİR - BİYOGRAFİ

Osmanlı kurucusu Osman Gazi

OSMAN GAZİ KİMDİR - BİYOGRAFİ

0 Yorumlar