Yahudi Reşit Galip Kimdir?
Yahudi okulunda eğitim gören, İstanbul Tıp mezunu olarak hayatını sürdürürken Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal tarafından yıldırım hızıyla 17 Mart 1923 senesinde sahaya sürülen Türklük ile alakası olmayan Yahudi Reşit Galip Kimdir?
Yahudi Reşit Galip Mustafa Kemal’in bir projesi olarak, Osmanlı ve Hilafetin tasfiyesi, Cumhuriyetin ilanı sonrası sahaya sürülecek ve kendisine büyük görevler verilecekti.
Peki günü geldiğinde Mustafa Kemal’e posta koyacak, meydan okuyacak duruma kadar gelen Yahudi Reşit Galip hangi görevlerde bulundu ve neler yaptı?
Osmanlı devletinin tasfiyesi, Cumhuriyetin ilanı ve Hilafetin kaldırılması ardından güçlerini dışa vurmaya başlayan Yahudiler/Sabetayistlerin bir örneği olan Reşit Galip, Yahudi geleneklerine göre büyük işler başaracaktı.
Atatürk, Reşit Galip'i önce kaymakam ve sonrasında vali yapmayı düşünmüşse de General İzzetin Çalışlar'dan boşalan milletvekilliği koltuğuna, yapılan ara seçimle, Reşit Galip'i getirmeyi daha uygun bulmuştu.
Galip'in meclise girmesi ile Ankara siyasetindeki fırtınalı dönem de başlamıştı. Doğu'da başlayan Şeyh Sait İsyanı sonrası kurulan Ankara İstiklal Mahkemesi'nin meşhur azalarından biri de Reşit Galip olmuştu.
Atatürk ile Reşit Galip’in konusunu ve ilişkisini burada bitiriyoruz ve yeni başlık atıyoruz.
Türk Olmayan Yahudi Reşit Galip’in ve Irkdaşlarının Sinsi Oyunları
İstiklal Mahkemelerinde görev alan Yahudi Reşit Galip birçok Türk/Müslüman ismin tasfiyesinde son derece önemli bir rol oynayacaktı. Reşit Galip kendisine verilen talimatlar doğrultusunda Türk/Müslüman birçok kişiyi tasfiye etti ve böylece İstiklal mahkemeleri merhamet üzerine hareket etmeyecekti. Reşit Galip Yüzbinlerce Türk/Müslüman halkın idam edilmesinde önemli görev aldı. Reşit Galip aynı zamanda Türkçe Ezan zulmünün ve Arapça (Kuran) yasağının da mimarisi tam bir Kafir/Siyonist Yahudi idi.
Yahudi Reşit Galip Türk Ocaklarının başına geçerek oradaki Türk/Müslümanları tasfiye ederek Yahudileri ve diğer azınlık gayrimüslimleri yerleştirdi. Ardından yapılması gereken daha önemli görevleri olması sebebiyle Türk Ocaklarını tasfiye ederek kapatmıştır.
Reşit Galip Türk Tarih Kurumunun başına geldi ve oradaki etkili Türk tarihçileri tasfiye edip yerlerine yine Türk olmayan tarihçiler doldurdu ve böylece Türk tarihini neredeyse yok durumuna getirerek kendi uydurdukları yalan bir tarih yazdırdı.
Reşit Galip daha sonra Türk Dil Kurumunun başına geldi ve Hakiki Türkçeyi neredeyse yok etti ve diğer birçok dillerin gerisine bıraktı. Oysaki zengin bir Türkçemiz vardı.
Reşit Galip hızla koşturuyor.. Yahudi Reşit Galip, bir Yahudi nasıl bir hırs ve ihtirasla gözü dönmüşçesine ormanlardaki Çakallar gibi yaralı bir canlıyı parçalamaya çalışıyorsa öyle saldırıyor. Böylece Yahudi Reşit galip Milli Eğitim Bakanı oldu. Reşit Galip, Milli Eğitim Bakanlığı etki alanlarına, bütün Üniversitelere, İl Milli Eğitim müdürlüklerine, devlet okullarına ve Yayınevlerine varana kadar başta Yahudiler olmak üzere gayrimüslim zümreyi yerleştirdi. Böylece bir Müslüman/Türk nasıl dinsiz olur, nasıl asimile edilir, nasıl ikinci bir Yahudi yapılabilir ya da nasıl bir Yahudi kölesi haline getirilir Milli Eğitimdeki Türk/Müslümanları önce tasfiye etti, daha sonra Yahudi ve diğer gayrimüslim azınlıkları başa getirerek hepsini ortak amacını yerine getirmiş oldu.
Ve son olarak da, Milli Eğitim Bakanı iken bir taraftan Müslümanları bölmek ve kavgalı hale getirmek için, diğer taraftan ise Yahudilere ve diğer gayrimüslim azınlıklara sahiplenmeleri için ANDIMIZ’ı bir kalkan olarak bıraktı. Yahudiler ve diğer gayrimüslim azınlıklar Türk rolüne girerek Türkiye’yi yöneteceklerdi, bütün kararları kendileri uygulayacaktı, Orduda General, Devlette Bakan, Emniyette Müdür, Şehirlerde Vali ve Kaymakam olacaklardı, devletin tüm kritik yerlerinde olacaklardı ve hayalleri doğrultusunda önce İsrail devleti kurulacaktı, daha sonra Türkiye devleti İsrail devletinin ikinci Amerika’sı/Tetikçisi olacaktı ve böylece İsrail devletinin büyümesinde/İşgalinde engel teşkil edecek diğer devletlere müsaade etmeyecek, gerekirse savaş edecek ve sürekli İsrail’in büyümesi için çalışacaktı. Fakat hesapta çok partili seçimleri zorlayacak ve ilk seçimde başa gelecek bir Adnan Menderes öngörüsü yoktu, bir Turgut Özal, bir Necmettin Erbakan ve bir Recep Tayyip Erdoğan düşünmemişlerdi. O nedenle üstlerinde atamadıkları o büyük şok ve hayal kırıklığının hala öfkesini, nefretini ve cinnetini yaşamaktadırlar.
Soru 1; Okulunu Tıp olarak bitiren (Şaibe var) Reşit Galip, neden bu büyük torpille hiçbir zaman sağlıkçı veyahut abartacak olursak bir sağlık bakanlığı görevinde bulunmadı da…..?
Soru 2; Yahudi Reşit galip İstiklal Mahkemelerinde bir başkan konumuna yükseldi?
Soru 3; Yahudi ve aynı zamanda Türk olmayan Reşit Galip, Türk olmamasına rağmen neden Türk Ocaklarının başına geçti?
Soru 4; Türk olmayan Yahudi Reşit Galip, Türk olmamasına rağmen neden Türk Tarih Kurumunun başına geçti? Türkiye’de güvenilecek bir tane Türk kalmamış mıydı?
Soru 5; Türk olmayan Yahudi Reşit Galip, Türk olamamasına rağmen neden Türk Dil Kurumu’nun başına geçti? Türkiye’de Türkler yok muydu?
Soru 6; Türk olmayan Yahudi Reşit Galip, Türk olamamasına rağmen neden Eğitim Bakanı oldu ve Eğitim sistemimizi Yahudi geleneklerine göreneklerine göre yapıp çocukları zehirledi?
Soru 7; Kendi Irklarından başka hiçbir Irk’ı tanımayan ve kendi köleleri gibi gören Yahudilerin bir ferdi olan Yahudi Reşit Galip neye istinaden Irkçılık aşılayan ve milletlerin arasına nifak ve fitne sokan ANDIMIZ’I icat etti ve okullarda neden zorla okutuldu?
Mustafa Kemal Atatürk ve Reşit Galip Arasındaki Gerilim
Cumhuriyet’in ilanı sonrasında Türkiye’de yalnızca toplumsal yapıda değil, bireysel düzeyde de büyük bir dönüşüm yaşandı. Yeni rejimin sağladığı ayrıcalıklar ve güç dengeleri, dönemin Yahudi ve gayrimüslim azınlık unsurlarına ve onların içinden yükselen kimi şahıslara önemli bir özgüven ve cesaret kazandırdı. Bu özgüven dalgasından nasibini alanlardan biri de, dönemin dikkat çeken figürlerinden biri olan Yahudi Reşit Galip idi. 1932 yılı, onun Mustafa Kemal Atatürk’le yaşadığı tarihi sürtüşmeyle hatırlanacaktı.
Sofrada Başlayan Gerilim
Olay, Atatürk’ün ünlü sofralarından birinde gerçekleşti. İçkiyi fazla kaçıran Reşit Galip, sofrada bulunan dönemin Millî Eğitim Bakanı Esat Sagay’ı sert bir biçimde eleştirmeye başladı. Ona, devrimlere yeterince sahip çıkmamakla, hatta “ihanetle” suçlayacak kadar ileri gitti.
Atatürk, Sagay’a büyük bir hürmet besliyordu; bu nedenle Reşit Galip’in sözleri, sofradaki dengeyi ve saygı atmosferini bozmuştu. Uyarı niteliğinde bir söz söyleyerek Galip’in susmasını istedi. Ancak bu uyarı, genç bakan adayının küstahça karşılık vermesine neden olacaktı.
“Burası Milletin Sofrasıdır!”
Atatürk’ün uyarısına karşı Reşit Galip’in sözleri tarihe geçti:
“Burası milletin sofrasıdır, kovulmamalıyım. Kendimi iyi hissediyorum, kalkmam!”
Bu sözler, hem Atatürk’e meydan okuma anlamı taşıyor hem de sofradaki hiyerarşik düzeni yıkmaya dönük bir özgüveni yansıtıyordu. Bunun üzerine Atatürk, bir çare düşünerek, sofradakilere dönüp şu cümleyi kurdu:
“O hâlde biz kalkalım, masayı Beyefendiye bırakalım.”
Sofra bir anda boşaldı ve Reşit Galip masada tek başına kaldı. O an, herkesin zihninde Reşit Galip’in siyasi hayatının sona erdiği düşüncesi yer etti. Ancak yaşanacaklar bunun tam tersini gösterecekti.
İnatla Yükselen Bir İsim
Kısa bir süre sonra Esat Sagay görevinden istifa etti. Herkesin şaşkın bakışları arasında Millî Eğitim Bakanlığı görevine, sofrada Atatürk’e kafa tutan Reşit Galip getirildi. Bu atama, Atatürk’ün insan ilişkilerindeki pragmatik yönünün ve bazen çatışma yaşayan isimleri bile sistemin içine çekme stratejisinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Tartışmalı Reformların Mimarı
Reşit Galip, yalnızca bakanlık koltuğuna oturmakla kalmadı; aynı zamanda Türk Dil Kurumu Başkanlığı görevine de getirildi. Bu dönem, birçok tartışmalı uygulamanın başlangıcı olacaktı.
Reşit Galip’in öncülüğünde “Andımız” yazıldı, Türk Tarih Tezi geliştirildi ve Türk Ocakları kapatıldı. Bu uygulamalar, dönemin milliyetçilik anlayışını keskinleştiren, ancak toplumun bazı kesimlerinde de ciddi rahatsızlık yaratan adımlar olarak tarihe geçti.
Sonuç
Reşit Galip’in Atatürk ile yaşadığı bu sürtüşme, sadece bir sofra tartışması değildi; Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki ideolojik çatışmaların, güç mücadelelerinin ve kişisel hırsların da bir yansımasıydı. Atatürk’ün otoritesiyle Galip’in iddialı karakteri arasındaki bu gerilim, yeni kurulan devletin içinde şekillenen farklı fikirlerin ne denli keskin sınırlarla ayrıldığını da göstermektedir.
ANDIMIZ İLE İLGİLİ NECMETTİN ERBAKAN ELEŞTİRİSİ
Merhum Başbakanlardan Necmettin Erbakan bir konuşmasında metni şöyle eleştirecekti;
Siz geldiniz, bu besmeleyi kaldırdınız. Ne koydunuz yerine, 'Türküm, doğruyum, çalışkanım.' Sen bunu söyleyince, öbür taraftan da Kürt kökenli bir Müslüman evladı, 'Ya öyle mi, ben de Kürt'üm, daha doğruyum, daha çalışkanım' deme hakkını kazandı. O Meclis yarın inananların eline geçecek. Bütün bu haklar kan dökülmeden verilecek.
Necmettin Erbakan, bu sözleri sonrası "halkı din, ırk ve bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" gerekçesiyle 10 Mart 2000'de bir yıl da hapis cezasına çarptırıldı.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN ANDIMIZ AÇIKLAMASI
Yasaklandıktan sonra Türk ismine bürünmüş Yahudilerin yine ortalığı karıştırarak körüklediği ve tartışmalara konu ettikleri andımız ile ilgili Erdoğan’ın açıklamaları.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Reşit Galip ve Ant'ımız ile ilgili şu ifadeleri kullanacaktı;
Andımız geride bıraktığımızı sandığım bir konuydu. 2013'te bunu çözmüştük. Danıştay yetki aşımı yaparak maalesef bu düzenlemeyi iptal etmiştir. Türkiye'yi hak etmediği bir tartışmanın içine sürükleyen bu karar, eski hastalıkların yaşadığını gösteriyor.
Tek parti CHP'si döneminde başlatılan uygulamayı hala sürdürmeyi çalışmak yanlıştır. Andın ilk halini Türk Ocaklarını kapatmasıyla, üniversitelerini perişan etmesiyle bilinen tıp doktoru Reşit Galip yazmıştır. Türkçe ezan zulmünün de mimarıdır. Milletimizin en etkili andı İstiklal Marşı'dır. Bunun dışında bir and tanımıyoruz, tanımayacağız.
Reşit Galip, öldüğünde sadece 41 yaşındaydı. Oysa Türk Ocaklarının tasfiyesi, üniversite reformu, Türk Tarih Tezi, Türkçe ezan, Andımız ve daha birçok tartışmalı uygulamanın altında onun imzası bulunuyordu.
Yahudi okulunda eğitim gören, İstanbul Tıp mezunu olarak hayatını sürdürürken Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal tarafından yıldırım hızıyla 17 Mart 1923 senesinde sahaya sürülen Türklük ile alakası olmayan Yahudi Reşit Galip Kimdir? Yahudi Reşit Galip Mustafa Kemal’in bir projesi olarak, Osmanlı ve Hilafetin tasfiyesi, Cumhuriyetin ilanı sonrası sahaya sürülecek ve kendisine büyük görevler verilecekti. Peki günü geldiğinde Mustafa Kemal’e posta koyacak, meydan okuyacak duruma kadar gelen Yahudi Reşit Galip hangi görevlerde bulundu ve neler yaptı? Osmanlı devletinin tasfiyesi, Cumhuriyetin ilanı ve Hilafetin kaldırılması ardından güçlerini dışa vurmaya başlayan Yahudiler/Sabetayistlerin bir örneği olan Reşit Galip, Yahudi geleneklerine göre büyük işler başaracaktı. Atatürk, Reşit Galip'i önce kaymakam ve sonrasında vali yapmayı düşünmüşse de General İzzetin Çalışlar'dan boşalan milletvekilliği koltuğuna, yapılan ara seçimle, Reşit Galip'i getirmeyi daha uygun bulmuştu. Galip'in meclise girmesi ile Ankara siyasetindeki fırtınalı dönem de başlamıştı. Doğu'da başlayan Şeyh Sait İsyanı sonrası kurulan Ankara İstiklal Mahkemesi'nin meşhur azalarından biri de Reşit Galip olmuştu. Atatürk ile Reşit Galip’in konusunu ve ilişkisini burada bitiriyoruz ve yeni başlık atıyoruz. Türk Olmayan Yahudi Reşit Galip’in ve Irkdaşlarının Sinsi Oyunları İstiklal Mahkemelerinde görev alan Yahudi Reşit Galip birçok Türk/Müslüman ismin tasfiyesinde son derece önemli bir rol oynayacaktı. Reşit Galip kendisine verilen talimatlar doğrultusunda Türk/Müslüman birçok kişiyi tasfiye etti ve böylece İstiklal mahkemeleri merhamet üzerine hareket etmeyecekti. Reşit Galip Yüzbinlerce Türk/Müslüman halkın idam edilmesinde önemli görev aldı. Reşit Galip aynı zamanda Türkçe Ezan zulmünün ve Arapça (Kuran) yasağının da mimarisi tam bir Kafir/Siyonist Yahudi idi. Yahudi Reşit Galip Türk Ocaklarının başına geçerek oradaki Türk/Müslümanları tasfiye ederek Yahudileri ve diğer azınlık gayrimüslimleri yerleştirdi. Ardından yapılması gereken daha önemli görevleri olması sebebiyle Türk Ocaklarını tasfiye ederek kapatmıştır. Reşit Galip Türk Tarih Kurumunun başına geldi ve oradaki etkili Türk tarihçileri tasfiye edip yerlerine yine Türk olmayan tarihçiler doldurdu ve böylece Türk tarihini neredeyse yok durumuna getirerek kendi uydurdukları yalan bir tarih yazdırdı. Reşit Galip daha sonra Türk Dil Kurumunun başına geldi ve Hakiki Türkçeyi neredeyse yok etti ve diğer birçok dillerin gerisine bıraktı. Oysaki zengin bir Türkçemiz vardı. Reşit Galip hızla koşturuyor.. Yahudi Reşit Galip, bir Yahudi nasıl bir hırs ve ihtirasla gözü dönmüşçesine ormanlardaki Çakallar gibi yaralı bir canlıyı parçalamaya çalışıyorsa öyle saldırıyor. Böylece Yahudi Reşit galip Milli Eğitim Bakanı oldu. Reşit Galip, Milli Eğitim Bakanlığı etki alanlarına, bütün Üniversitelere, İl Milli Eğitim müdürlüklerine, devlet okullarına ve Yayınevlerine varana kadar başta Yahudiler olmak üzere gayrimüslim zümreyi yerleştirdi. Böylece bir Müslüman/Türk nasıl dinsiz olur, nasıl asimile edilir, nasıl ikinci bir Yahudi yapılabilir ya da nasıl bir Yahudi kölesi haline getirilir Milli Eğitimdeki Türk/Müslümanları önce tasfiye etti, daha sonra Yahudi ve diğer gayrimüslim azınlıkları başa getirerek hepsini ortak amacını yerine getirmiş oldu. Ve son olarak da, Milli Eğitim Bakanı iken bir taraftan Müslümanları bölmek ve kavgalı hale getirmek için, diğer taraftan ise Yahudilere ve diğer gayrimüslim azınlıklara sahiplenmeleri için ANDIMIZ’ı bir kalkan olarak bıraktı. Yahudiler ve diğer gayrimüslim azınlıklar Türk rolüne girerek Türkiye’yi yöneteceklerdi, bütün kararları kendileri uygulayacaktı, Orduda General, Devlette Bakan, Emniyette Müdür, Şehirlerde Vali ve Kaymakam olacaklardı, devletin tüm kritik yerlerinde olacaklardı ve hayalleri doğrultusunda önce İsrail devleti kurulacaktı, daha sonra Türkiye devleti İsrail devletinin ikinci Amerika’sı/Tetikçisi olacaktı ve böylece İsrail devletinin büyümesinde/İşgalinde engel teşkil edecek diğer devletlere müsaade etmeyecek, gerekirse savaş edecek ve sürekli İsrail’in büyümesi için çalışacaktı. Fakat hesapta çok partili seçimleri zorlayacak ve ilk seçimde başa gelecek bir Adnan Menderes öngörüsü yoktu, bir Turgut Özal, bir Necmettin Erbakan ve bir Recep Tayyip Erdoğan düşünmemişlerdi. O nedenle üstlerinde atamadıkları o büyük şok ve hayal kırıklığının hala öfkesini, nefretini ve cinnetini yaşamaktadırlar. Soru 1; Okulunu Tıp olarak bitiren (Şaibe var) Reşit Galip, neden bu büyük torpille hiçbir zaman sağlıkçı veyahut abartacak olursak bir sağlık bakanlığı görevinde bulunmadı da…..? Soru 2; Yahudi Reşit galip İstiklal Mahkemelerinde bir başkan konumuna yükseldi? Soru 3; Yahudi ve aynı zamanda Türk olmayan Reşit Galip, Türk olmamasına rağmen neden Türk Ocaklarının başına geçti? Soru 4; Türk olmayan Yahudi Reşit Galip, Türk olmamasına rağmen neden Türk Tarih Kurumunun başına geçti? Türkiye’de güvenilecek bir tane Türk kalmamış mıydı? Soru 5; Türk olmayan Yahudi Reşit Galip, Türk olamamasına rağmen neden Türk Dil Kurumu’nun başına geçti? Türkiye’de Türkler yok muydu? Soru 6; Türk olmayan Yahudi Reşit Galip, Türk olamamasına rağmen neden Eğitim Bakanı oldu ve Eğitim sistemimizi Yahudi geleneklerine göreneklerine göre yapıp çocukları zehirledi? Soru 7; Kendi Irklarından başka hiçbir Irk’ı tanımayan ve kendi köleleri gibi gören Yahudilerin bir ferdi olan Yahudi Reşit Galip neye istinaden Irkçılık aşılayan ve milletlerin arasına nifak ve fitne sokan ANDIMIZ’I icat etti ve okullarda neden zorla okutuldu? Mustafa Kemal Atatürk ve Reşit Galip Arasındaki Gerilim Cumhuriyet’in ilanı sonrasında Türkiye’de yalnızca toplumsal yapıda değil, bireysel düzeyde de büyük bir dönüşüm yaşandı. Yeni rejimin sağladığı ayrıcalıklar ve güç dengeleri, dönemin Yahudi ve gayrimüslim azınlık unsurlarına ve onların içinden yükselen kimi şahıslara önemli bir özgüven ve cesaret kazandırdı. Bu özgüven dalgasından nasibini alanlardan biri de, dönemin dikkat çeken figürlerinden biri olan Yahudi Reşit Galip idi. 1932 yılı, onun Mustafa Kemal Atatürk’le yaşadığı tarihi sürtüşmeyle hatırlanacaktı. Sofrada Başlayan Gerilim Olay, Atatürk’ün ünlü sofralarından birinde gerçekleşti. İçkiyi fazla kaçıran Reşit Galip, sofrada bulunan dönemin Millî Eğitim Bakanı Esat Sagay’ı sert bir biçimde eleştirmeye başladı. Ona, devrimlere yeterince sahip çıkmamakla, hatta “ihanetle” suçlayacak kadar ileri gitti. Atatürk, Sagay’a büyük bir hürmet besliyordu; bu nedenle Reşit Galip’in sözleri, sofradaki dengeyi ve saygı atmosferini bozmuştu. Uyarı niteliğinde bir söz söyleyerek Galip’in susmasını istedi. Ancak bu uyarı, genç bakan adayının küstahça karşılık vermesine neden olacaktı. “Burası Milletin Sofrasıdır!” Atatürk’ün uyarısına karşı Reşit Galip’in sözleri tarihe geçti: “Burası milletin sofrasıdır, kovulmamalıyım. Kendimi iyi hissediyorum, kalkmam!” Bu sözler, hem Atatürk’e meydan okuma anlamı taşıyor hem de sofradaki hiyerarşik düzeni yıkmaya dönük bir özgüveni yansıtıyordu. Bunun üzerine Atatürk, bir çare düşünerek, sofradakilere dönüp şu cümleyi kurdu: “O hâlde biz kalkalım, masayı Beyefendiye bırakalım.” Sofra bir anda boşaldı ve Reşit Galip masada tek başına kaldı. O an, herkesin zihninde Reşit Galip’in siyasi hayatının sona erdiği düşüncesi yer etti. Ancak yaşanacaklar bunun tam tersini gösterecekti. İnatla Yükselen Bir İsim Kısa bir süre sonra Esat Sagay görevinden istifa etti. Herkesin şaşkın bakışları arasında Millî Eğitim Bakanlığı görevine, sofrada Atatürk’e kafa tutan Reşit Galip getirildi. Bu atama, Atatürk’ün insan ilişkilerindeki pragmatik yönünün ve bazen çatışma yaşayan isimleri bile sistemin içine çekme stratejisinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Tartışmalı Reformların Mimarı Reşit Galip, yalnızca bakanlık koltuğuna oturmakla kalmadı; aynı zamanda Türk Dil Kurumu Başkanlığı görevine de getirildi. Bu dönem, birçok tartışmalı uygulamanın başlangıcı olacaktı. Reşit Galip’in öncülüğünde “Andımız” yazıldı, Türk Tarih Tezi geliştirildi ve Türk Ocakları kapatıldı. Bu uygulamalar, dönemin milliyetçilik anlayışını keskinleştiren, ancak toplumun bazı kesimlerinde de ciddi rahatsızlık yaratan adımlar olarak tarihe geçti. Sonuç Reşit Galip’in Atatürk ile yaşadığı bu sürtüşme, sadece bir sofra tartışması değildi; Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki ideolojik çatışmaların, güç mücadelelerinin ve kişisel hırsların da bir yansımasıydı. Atatürk’ün otoritesiyle Galip’in iddialı karakteri arasındaki bu gerilim, yeni kurulan devletin içinde şekillenen farklı fikirlerin ne denli keskin sınırlarla ayrıldığını da göstermektedir. ANDIMIZ İLE İLGİLİ NECMETTİN ERBAKAN ELEŞTİRİSİ Merhum Başbakanlardan Necmettin Erbakan bir konuşmasında metni şöyle eleştirecekti; Siz geldiniz, bu besmeleyi kaldırdınız. Ne koydunuz yerine, 'Türküm, doğruyum, çalışkanım.' Sen bunu söyleyince, öbür taraftan da Kürt kökenli bir Müslüman evladı, 'Ya öyle mi, ben de Kürt'üm, daha doğruyum, daha çalışkanım' deme hakkını kazandı. O Meclis yarın inananların eline geçecek. Bütün bu haklar kan dökülmeden verilecek. Necmettin Erbakan, bu sözleri sonrası "halkı din, ırk ve bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" gerekçesiyle 10 Mart 2000'de bir yıl da hapis cezasına çarptırıldı. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN ANDIMIZ AÇIKLAMASI Yasaklandıktan sonra Türk ismine bürünmüş Yahudilerin yine ortalığı karıştırarak körüklediği ve tartışmalara konu ettikleri andımız ile ilgili Erdoğan’ın açıklamaları. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Reşit Galip ve Ant'ımız ile ilgili şu ifadeleri kullanacaktı; Andımız geride bıraktığımızı sandığım bir konuydu. 2013'te bunu çözmüştük. Danıştay yetki aşımı yaparak maalesef bu düzenlemeyi iptal etmiştir. Türkiye'yi hak etmediği bir tartışmanın içine sürükleyen bu karar, eski hastalıkların yaşadığını gösteriyor. Tek parti CHP'si döneminde başlatılan uygulamayı hala sürdürmeyi çalışmak yanlıştır. Andın ilk halini Türk Ocaklarını kapatmasıyla, üniversitelerini perişan etmesiyle bilinen tıp doktoru Reşit Galip yazmıştır. Türkçe ezan zulmünün de mimarıdır. Milletimizin en etkili andı İstiklal Marşı'dır. Bunun dışında bir and tanımıyoruz, tanımayacağız. Reşit Galip, öldüğünde sadece 41 yaşındaydı. Oysa Türk Ocaklarının tasfiyesi, üniversite reformu, Türk Tarih Tezi, Türkçe ezan, Andımız ve daha birçok tartışmalı uygulamanın altında onun imzası bulunuyordu.
Tarihçi Yazar Mustafa Armağan'dan Gündem Yaratacak Video: Ülkü Adatepe'nin Şaşırtıcı İtirafı! Tarihçi ve yazar Mustafa Armağan, sosyal medya hesabı Twitter üzerinden oldukça dikkat çekici bir videoyu takipçileriyle paylaştı. Geniş yankı uyandıran bu paylaşımda, Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe'nin yer aldığı ve daha önce pek dikkat çekmemiş olan bir TRT röportajının görüntüleri bulunuyor. Söz konusu video, Ülkü Adatepe'nin Atatürk hakkında yaptığı şaşırtıcı bir açıklamayı gündeme taşıyor. Görüntülerde Ülkü Adatepe'nin Ağzından Duyulan Beklenmedik Sözler Mustafa Armağan’ın paylaşımıyla bir anda sosyal medya kullanıcılarının ilgi odağı haline gelen videoda, 2012 yılında geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden Ülkü Adatepe'nin, yıllar önce devlet televizyonu TRT’ye verdiği bir röportajda sarf ettiği sözler ekranlara geliyor. Röportajda, Atatürk ile çocukluk yıllarına ait anılarını anlatan Adatepe, pek çok kişinin gözünden kaçan çarpıcı bir itirafta bulunuyor. Ülkü Adatepe: "Atatürk Bana Bira İçirdi" Ülkü Adatepe, TRT ekranlarında yayınlanan röportajında bir fotoğraf albümünü gösterirken, yaklaşık beş yaşlarında olduğu dönemde Atatürk’le birlikte çekilmiş bir fotoğrafa işaret ediyor. Bu özel karede, Atatürk ile birlikte bira fabrikasında bulunduklarını belirtiyor. Daha da dikkat çekici olan açıklama ise, Atatürk'ün o sırada kendisine bira içirdiğini ifade etmesi. Daha Önce De Gündeme Gelmişti, Ancak Göz Ardı Edilmişti Adatepe’nin söz konusu fotoğrafı daha önce bazı tarihçiler tarafından da gündeme taşınmıştı. Ancak iddia, kamuoyunun büyük kesimi tarafından fazla dikkat çekmemiş ve kimi çevrelerce inandırıcı bulunmayarak yalanlanmıştı. Mustafa Armağan’ın bu videoyu yeniden dolaşıma sokması, tartışmaları tekrar alevlendirdi. Bu yeni gelişme, Atatürk’ün özel hayatına dair geçmişte yapılan yorum ve eleştirilerin yeniden tartışmaya açılmasına neden olabilir gibi görünüyor. Ülkü Adatepe'nin itiraflı videosu sonrası sosyal medyada infial oluştu ve Türk gençleri küçücük bir kıza nasıl bira içirilir gibi yorumlarda bulundu ve dorgulanmaya sebebiyet oluştu.